Habeşistan Hicretinde Hanım Sahabîler
Mekke’deki baskı ve işkencenin boyutlarını anlamak için, Habeşistan hicretine duyulan gereksinimin varlığını dikkate almak bile yeterlidir. Habeşistan her ne kadar Müslümanlar için bir kaçış yurdu olsa da orada da karşılaştıkları zorluklar olmuştur. Gizli ve zorlu bir yolculuğun ardından vardıkları bu yeni yurda peşlerinden iadelerini isteyen elçiler gönderilmiş, Hıristiyanlarla içi içe yaşarken yabancı oldukları bir kültürle yüzleşmişler ve bir iç savaşa şahit olmuşlardır. O günlere dair anlatılanlar, Resulullah’ın kızı Rukayye’nin güzelliği nedeniyle bu iç savaş sırasında isyancılar tarafından rahatsız edildiği ve sokağa dahi çıkamadığını ortaya koyar.
Habeşistan muhacirlerinin bir kısmı Mekke dönemindeyken dönüş yapmış, bir kısmı Hayber’in fethine kadar burada ikamet etmiştir. Birçok Müslüman kadın orada çocuk sahibi olmuş, kimileri ise yakınlarını burada defnetmiştir. Müslümanlar birbirlerine kenetlenerek zorluklarla mücadele ederken, Resulullah’tan uzak kalmanın eksikliğini de yaşamışlardır. Esma bt. Umeys ile Hz. Ömer’in bir tartışması Habeşistan muhacirlerinin yaşadıklarını özetler niteliktedir. Bu topraklardan döndükten sonra Esma bt. Umeys’e hitaben “Ey Habeşli! Bizler sizleri hicrette geçtik!” diyen Hz. Ömer’e, Esma’nın cevabı, “Ömrüme yemin ederim ki doğru söylüyorsun. Şöyle ki, Resulullah o yıllarda açlarınızı doyurup, cahillerinizi adam etti. Bu süre zarfında siz onunla beraberdiniz. Biz ise bundan mahrum kaldık. Şimdi de sizler bizim muhacirlerden olmadığımızı söylüyorsunuz. Bense gidecek ve bunu Resulullah’a anlatana kadar yiyip içmeyeceğim” dedikten hemen sonra Habeşistan muhacirleri hakkında söylenenleri Resulullah’a iletmiş, aldığı cevap, “Onlar için bir hicret, sizin içinse iki hicret vardır” olmuştur.
Farklı bir kültürle bir arada yaşarken öğrendikleri bazı bilgiler ve alışkanlıklar dolayısıyla Habeşistan muhaciri kadınlar, Medine’ye döndükten sonra tecrübelerini Resulullah ve ashâbla paylaşmışlardır. Esma bt. Umeys, Habeşistan’da Hıristiyanların cenazelerini sedyeyle taşıdıklarını ve bunun büyük bir kolaylık olduğunu gördükten sonra, cenazelerin bu şekilde taşınmasını önermiştir. Bu şekilde sedyeyle taşınan ilk cenaze Hz. Fâtıma’nın cenazesi olmuştur. Ayrıca Zeyneb bt. Cahş’ın cenazesinde Hz. Ömer, Resulullah’ın eşinin mahremiyetini korumak adına, cenazeye sadece mahremi olan erkeklerin katılabileceğini ilan etmiş; ancak Esma’nın Habeşistan’dayken gördüğü gibi cenazenin üzerine bir örtü örtmesi sonucu, cenazenin ne kadar güzel örtüldüğünü ifade ederek, bütün ashâbın cenazeye katılabileceğini duyurmuştur.
Habeşistan muhaciri kadınların koku ve ilaç konusunda da bazı deneyimler edindiklerini görürüz. Esma bt. Umeys, humma ve ağrıya karşı bazı ilaçlar yapmayı öğrenmiş, Resulullah’ın vefat hastalığında onun hazırladığı bu ilaçlarla şifa aranmıştır. Diğer yandan Ümmü Habibe güzel kokularıyla meşhur olan Habeşistan’da, Necaşi’nin eşlerinin kendisine hediye ettiği parfümleri Medine’de de kullanmaya devam etmiş ve Resulullah’ın bunu onayladığını belirtmiştir.
Müslümanlar Habeşistan’da Hicaz bölgesine nazaran daha nizamlı ve mimari özelliklere sahip binalar görmüş olmalılar ki uzun müddet Habeşistan’da kalan Resulullah’ın eşleri Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe odalarının temizlik ve düzenlemesine gösterdikleri özenle bilinmektedirler. Ümmü Habibe Habeşistan’dan getirdiği eşyalarla odasını donatmış, Ümmü Seleme ise inşa ettirdiği bir duvarla kendisine daha mahrem bir alan oluşturmuştur. Ümmü Habibe ve Ümmü Seleme, Habeşistan’dayken gezdikleri Hıristiyan mabetlerinin güzelliğini ve içinde bulunan tasvirleri Resulullah’a anlatmışlar, Resulullah’ın yorumu ise “Onlar öyle bir kavim ki, aralarında salih biri vefat ettiğinde mezarına ibadethane inşa ederler, içine ise gördüğünüz o tasvirleri yaparlar. Bu gibi kimseler Allah katında mahlûkatın en kötüleridir” şeklinde olmuştur.
Sevde bt. Zem`a ve Ümmü Habibe’nin eşlerinin, burada din değiştirip Hıristiyan olarak öldükleri söylenmektedir. Bu iki kişi İslam’da irtidat eden ilk kimseler olarak bilinmektedir. Dolayısıyla Habeşistan’da bulunan Müslümanların Resulullah’tan uzakta, Hıristiyanlığın tesirine açık bir ortamda ayakta kalmaya çalıştıkları söylenebilir. Nitekim her iki kadın da irtidat eden kocalarından dolayı sıkıntılar yaşamışlardır. İslamî terbiyeden doğrudan ve günübirlik haberdar olan Medine’deki Müslümanların aksine Habeşistan’da bulunanlar, bazı hususları ancak Medine’de kavrayabilmişlerdir. Nitekim Resulullah’ın hanımı Ümmü Habibe’nin, Resulullah’a kendi kız kardeşiyle de evlenmesini teklif etmesi; onun iki kız kardeşin aynı erkeğin nikahı altında olamayacağından henüz haberdar olmadığını göstermektedir.
İslam’ın merkezi Medine’den uzakta bulunan Habeşistan muhacirlerinin Resulullah’ın birebir eğitiminden yoksun olmakla beraber, bambaşka bir ülkenin kültürel ve sosyal birikiminden istifade ettikleri ve bu tecrübelerini diğer Müslümanlara aktararak İslam toplumuna katkıda bulundukları ise tarihî bir vâkıadır.
11/11/2018