İnsana Dair Psikolojik Bir Çözümleme: İbn Hazm’ın Ahlâka İlişkin Tespitleri
İslam ilim ve düşünce tarihini incelediğimizde, erken dönemlerden itibaren müstakil olarak ahlâk konusunda telif edilmiş pek çok eserin bulunduğunu görürüz. Bunun sebebi, insan varlığına yönelik araştırmaların, onu bütün boyutlarıyla ele almayı gerektirmesi ve ahlâkın, bu anlamda önemli bir alanı teşkil etmesidir. Zira hem teorik hem de pratik eylemlerin temeline yerleştirilebilecek ahlâk, insanın “bilkuvve olan varlığıma ne türden bir işlevsellik vermeliyim?” sorusuna verdiği cevabın karşılığıdır. Bu arayışla yazılmış eserlerden birisi de İbn Hazm’ın el-Ahlâk ve’s Siyer – Fî Müdâvâti’n Nüfûs / Ahlâk ve Davranış Tarzları –Nefslerdeki Ahlâkî Hastalıkların Tedavisi başlığını taşıyan eseridir.
Aşağıda, İbn Hazm’ın söz konusu eserinden seçilmiş; bir kısmı kendi hayat tecrübelerimize mutabık; bir kısmı zihin, duygu ve eylem dünyamıza rehber; bir kısmı ise insana ilişkin psikolojik çözümleme niteliğindeki çıkarımlara şahitlik edeceksiniz:
- “İstisnasız bütün insanların güzel bulup peşinden koştuğu tek hedefin ne olduğunu araştırdım ve bunun bir tek şey olduğunu gördüm: Kaygı ve korkudan kurtulma.”
- “Ailesine ve yakınlarına kötülük eden insan, onların en kötüsüdür. Bunlardan gelen kötülüğe misliyle karşılık veren kimse; onlarla aynı seviyede; kötülüğe kötülükle karşılık vermeyen kimse ise onların üstünü, en hayırlısı ve en erdemlisidir.”
- “İlimde cimrilik yapan, malda cimrilik yapandan daha kötüdür. Çünkü malda cimrilik eden biri, elindekinin eksilmesinden korkmakta; ilimde cimri olanlar ise vermekle eksilmeyecek ve dağıtmakla kaybetmeyeceği bir değeri esirgemektedir.”
- “Bütün faziletlerde mutlaka ilmin bir payı; bütün faziletsizliklerde de bilgisizliğin bir payı bulunmaktadır.”
- “Dünyanın en talihli insanı, olayların kendisini dostları tarafından samimiyet sınavından geçirilmek zorunda bırakmadığı kişidir.”
- “Hastalık, fakirlik, musibet ve korkunun acısını ancak onu yaşayan bilir, başkası bilmez. Kötü fikirliliğin, hayasızlığın ve günahkarlığın fenalığını ise bu kötülükleri yapan değil, onun dışındakiler bilir.”
- “Çoğunlukla kötülük işleyen biri, nadiren iyilik yaptığında kötülüğünün görmezden gelinmesi, en çirkin haksızlıklardandır.”
- “Eksiksiz bir adalet, nefs terbiyesi ve her çeşit davranışta hakikate bağlılık; ancak kusurları itiraf etmekle gerçekleşir.”
- “Kötü karakterliler, aşırı kıskançlıkları yüzünden, kendilerinden daha iyi durumda olanları görünce, kendilerine iyilik yapanlara dahi öfke duyarlar.”
- “Kabul edilmesi şartıyla öğüt verme! Karşılık verilmesi şartıyla iyilik yapma! Mükâfatını almak kaydıyla bağış yapma! Ama bütün bunları onurlu yaşayış; nasihat, iyilik ve yardımseverlik görevini yerine getirmek adına yap!”
- “Aşırı arzu ve beklenti; bütün bayağılıkların, keder ve kaygıların temelidir.”
- “Gerçeğe öfke duyanın kederi uzun olur.”
- “Akıllı kimse, aklının gerekli gördüğü şeyleri ihmal etmeyendir.”
- “İnsanlardaki baskın huy, ikiyüzlülüktür. Buna rağmen –ne gariptir ki- insanların yanında sadece kendilerine karşı ikiyüzlü davrananlar itibar görmektedir.”
- “İnsanların kusurlarını en çok dillendirip büyütenler, kendi yaşamlarında o kusurları en kolay işleyenlerdir.”
- “Nimet verene teşekkür etmek zorunlu bir görevdir. Teşekkür ise kendisine verilene denk olacak kadarı veya daha fazlasıyla karşılık vermektir (…)”
- “Akıl, temeldir. Ahlâk onun üzerine kurulmuş kaledir.”
Yaklaşık 950 yıl önce, hayattan ve hayatı birlikte deneyimlediği insanlardan öğrendiklerini dile getiren İbn Hazm’ın aforizmaları; hayatı ve insanları bugün deneyimleyen bizlerin tecrübeleriyle ne kadar da örtüşmektedir !!!
Tuğba GÜNAL
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
Kelam Anabilim Dalı, Araştırma Görevlisi.