“Siyer Usûlü”ne Dair…

10.12.2019
1.747
A+
A-
“Siyer Usûlü”ne Dair…

İslâm tarih yazıcılığı, her zaman hayranlık duyduğumuz bir gelişme ile İslâm’ın tebliğinden sonra sadece on yıllar içerisinde bu ilmin usûl kaidelerini ortaya koyacak ve geliştirecek kadar ilerleme kaydetmiştir. Sonraki dönemlerde tarih yazıcılığının kendi kulvarında başyapıtlar meydana getirmesine mukâbil tarih usûlüne dair çalışmaların birkaç istisna hâricinde neredeyse yokluk seviyesine mahkum olduğunu söylemek ise esef verici. Bizde durum bu minvâlde iken Batı’da tarih usûlünün ayrı bir uzmanlık alanı olduğu, ekollerin oluştuğu, yoğun tartışmaların yaşandığı ve en sonunda usûlsüzlük aşamasına geçiş yapıldığı ve Batılı usûl erbâblarının Müslüman tarihçiler tarafından da otorite olarak kabul edildiklerini kaydetmeliyiz. Merhum Togan, Kütükoğlu başta olmak üzere “biz”e ait birkaç istisna dışında Batı’dan yapılan yoğun alıntılarla kaleme alınmış ve buna rağmen sayıları onlu rakamları bulmayan usûl kitaplarımızın, kendine has özellikler barındıran İslâm tarihçiliğine umulan katkıyı sağlamaktan uzak olduğu da bir gerçek. Özellikle Siyer söz konusu olduğunda bu gerçek birkaç kat daha kendisini belli etmekte ve ülkemizde Siyer usûlüne dair müstakil çalışmalar için “mevcut” ifadesi çok yakın geçmişe kadar kullanılamamakta idi.

Kuşkusuz bunda Siyerʼin bağımsız bir ilim dalı olduğunun kabul edilişinin de çok yeni olmasının payı büyüktür. İlahiyat Fakültelerinde Siyer-i Nebi ve İslâm Tarihi Ana Bilim Dalı’nın kuruluşunun 2017 yılına denk düşmesi sanırım bu alanda hangi seviyede olduğumuzu gösterecektir. Her ne kadar bu, yeni bir gelişme olsa da ülkemizde Siyer alanının önde gelen isimlerden olan Prof. Dr. Şaban Öz, Siyer’in müstakil bir ilim dalı olduğu kabulüyle uzun yıllar boyunca çalışmalarını Siyer usûlü alanında yoğunlaştırmış ve Hz. Peygamber’in Sîretiyle İlgili Mevzû Haberlerin Tarihî Değeri ile başladığı seriye, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, Siyer’e Giriş ve Siyer Tasarımı eserleri ile devam etmişti. Geçtiğimiz aylarda yayımlanan Siyer Usûlü ise yazarının ifadesiyle usûl serisinin son kitabı oldu.

Siyer Usûlü’nün Prof. Dr. Öz’ün bu alandaki son çalışması olması kuşkusuz bu eserin, yazarın bugüne kadarki usûl çalışmalarının muhassalası olmasından kaynaklanıyor. Yılların bilgi birikimi ve bu birikim üzerine binâ edilen yorumların derinliği eserde hemen göze çarpmakta. Çalışmanın hemen başında yapılan usûl tanımı aslında kitabın içeriğine dair de bir izlenim sunuyor. Nitekim bu tür tanımların genellikle uzun ve muğlak oluşuna karşın burada yazar, “İncelenen bir toplumun bir ferdi, bir üyesi gibi metinlere bakabilme becerisi” olarak usûlü tanımlıyor ve az kelime ile aslında usûlün ne olduğunu, çalışma alanını, gerekli donanımın işaretlerini bu tanımda ortaya koyuyor. Zira bu tanımda yer aldığı şekliyle bir usûle sahip olan siyercinin, gerekli bilgi ve donanıma sahip olmasının yanı sıra tarih yazıcılığında karşılaşılan öznellik, tarafgirlik, tarihîleşme, anakronizm gibi pek çok olumsuzluğu aşmış olacağı anlaşılıyor.

Kendi tanımının aynı zamanda yazar için Siyer Usûlü’nün haritasını da oluşturduğunu söylersek zannediyorum hata etmiş olmayız. Kitabın içeriği tanımda belirtilen beceriler hakkında öz bilgilerden oluşuyor. Eserde Siyer’in çerçevesi ve usûlünün ardından bir siyercide olması gereken donanım ve alan bilgileri hakkında sunulan malumatı, siyercilerin ana malzemesi olan sened ve metin hakkındaki bilgiler ile bunlara yaklaşımın esasları üzerinden oluşturulan bölümler takip ediyor.

Siyer alanının istismara son derece açık olması ve uzman olmayan kimselerin ve çıkar çevrelerinin olan değil olmasını istedikleri Siyer’i yine olmasını istedikleri şekilde anlatmaları son dönemlerde sıkça karşılaştığımız bir durum. Prof. Dr. Şaban Öz ise bu çalışmasında, Siyer’in pek çok alanda alt yapı edinmeyi gerektiren bir muhteva ve usûle sahip olduğunun altını çizerek siyerci için inanç ve ilim ahlakının da elzemliğini vurguluyor. Böylelikle Siyer Usûlü, Siyer’in bir uzman uğraşısı olması gereğine dair kıymetli içeriğiyle de temâyüz ediyor.

Kitabın öne çıkan özelliklerinden biri de oldukça yoğun içeriğin sade bir anlatımla ve öz bir şekilde okura sunulması. Usûl kitaplarının genelindeki anlatım karmaşası ve yorucu ifadelere bu çalışmada rastlamamak da önemli bir artı. Gerek içeriği gerekse üslubu ile Siyer Usûlü’nün tüm Siyer araştırmacıları için bir başucu eseri olacağı muhakkak.

Batı’nın tarih usûlü konusunda bizden yaklaşık iki yüz yıl ileride oluşu arada büyük bir zaman ve buna bağlı olarak kalite farkının görülmesini netice veriyor. Tamamen boş bir alanın beş kitaplık bir seri ile doldurulması tabiî ki mümkün değil. Fakat yazarın da belirttiği gibi bir yerden başlamak gerekiyor. İlerleme ise farklı isimler tarafından bu alandaki çalışmaların devam ettirilmesi, ortaya konan eserler ve fikirler hakkında yoğun tartışmaların yapılmasına bağlı. Böylelikle “daha güzele, daha doğruya ve hatta daha mükemmele doğru gidilmesi” kaçınılmaz olacak ve Siyer usûlü alanındaki bu gelişmeler kaleme alınacak yeni Siyer eserlerine de olumlu yönde yansıyacaktır.

10/12/2019

Feyza Betül Köse
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.