Siyer’in Arkeolojisi-III

11.06.2018
1.764
A+
A-
Siyer’in Arkeolojisi-III

     Siyer’in, belirli bir formata eriştiği hicrî III. asırdan itibaren te’lîf edilen eserlerin neredeyse tamamı, öncekilerin planları dâhilinde geliştirilmişlerdir. Bu bağlamda sonraki eserlerin öncekilerde bulunan haberleri nakletmekle yetinmeleri de olası bir durum olarak öne çıkabilmektedir. Farklı bilgiler verme iddiasında olan müellifler kimi zaman deccal kimi zaman da teşeyyu‘ ile bazen de aklı zayıf, ezberi yetersiz, yalancı vb. olmakla ithâm edilmiştir. Oysa sadece farklı bir bilgi işitilmişti ya da hâdiselere farklı bir bakış açısı getirilmek istenmişti.

       Belâzurî, hem Siyer hem de İslâm tarihi alanına hayli katkı sağlamış bir müellif olmakla birlikte akıl hastanesinde öldüğü söylenmektedir. İbnü’n-Nedîm ayrıca Belâzurî’nin, hâfızasını kuvvetlendirmek için hindistan cevizine benzer bir meyve olan belâzür (semacarpus anacardium, anacard) içtiğini ve bundan dolayı hâfızasını kaybettiğini de aktarmaktadır. Konuyla ilgili geniş bilgi için Fihrist’e veya en kısa zamanda DİA’nın ‘Belâzürî’ maddesine bakılabilir.

       Gerçi İbn İshâk ile Mâlik b. Enes’in birbirlerini ithâm etmeleri de meselenin oldukça farklı bir veçhesine işaret etmektedir. İbn İshâk, Yahudilere ait bilgileri naklederek kötülük yapıyordu. Ayrıca İbn İshâk’ın horoz dövüştürdüğü, Mescid-i Nebevî’nin arkasında kadınlara yakın yerde oturduğu ve onlarla konuştuğu veya Kaderî (Mu‘tezilî) inancına sahip olduğundan dolayı Medine valisi tarafından kırbaç cezasına çarptırıldığı yahut boynuna ip bağlanarak mescidin içinden geçirildiği gibi isnatlar yanında Şiîliğe temayül etmesi sebebiyle Mısır’a gitmek zorunda kaldığı, aynı şekilde İskenderiye’den ayrılışının da karşıtlarının onu kadercilikle suçlaması üzerine valinin kendisini kırbaçlatması sonucunda vuku bulduğu iddia edilmiştir. DİA’nın ‘İbn İshâk’ maddesine bakılabilir. Ama gelin görün ki onca ithâma rağmen başta Buhârî olmak üzere Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel gibi muhaddisler ondan hadis rivayet etmişlerdir.

İbn Sa’d… Abbâsî Halifesi Me’mûn, 218 (833) yılında Bağdat Valisi İshak b. İbrâhim’e bir yazı göndererek Vâkıdî’nin ölümünden sonra şöhreti artan İbn Sa‘d başta olmak üzere şehrin ileri gelen yedi fakih ve muhaddisini halku’l-Kur’ân konusunda sorguya çekmesini ve Kur’an’ın mahlûk olduğuna inanmayanların hukukî ehliyetlerini iptal etmesini istedi. Vali onları Rakka’da Halife Me’mûn’un huzuruna çıkardı ve kendilerine bu konuda ne düşündüklerini sordu. İbn Sa‘d dahil âlimlerin hepsi Me’mûn’un istediği gibi cevap verdi ve serbest bırakıldı. Bu davranış İbn Sa‘d’ın Mu‘tezilî olduğuna delil sayılarak haksız yere tenkit edilmesine sebep olmuştur. DİA’nın ‘İbn Sa’d’ maddesine bakılabilir.

       Aktardıklarımız sonu gelmeyecek olan bir durumu göstermek için yeterli sayılmalıdır. Aktarmamızın sebeb-i hikmetine gelince…

       Önceki yazılarımızda yazıyı kullanan uygarlıkları konu edinen tarihsel arkeolojiden bahsetmiş, tarihsel arkeolojinin Siyer’i doğrudan ilgilendirdiğini söylemiştik. Nitekim tarihsel arkeolojinin sadece yazı ve yazılı materyal üzerinde durmamaktadır. En temel anlamda tarihsel arkeoloji, arkeolojik kalıntılarla anlatılara ya da belgelere dayanan verilerin birleştirilmesini önermektedir. Zira tarihsel arkeoloji, toprak üzerindeki verileri de göz ardı etmemekte aksine toprak altı ile üzerini, birbirlerinin tamamlayıcı unsurları olarak değerlendirmektedir.

       Dizi yazı şeklinde arkeolojik unsurların Siyer’e kaynaklık etmesini önermekle ve hatta bu konuda ısrar etmekteyiz. Mümkünse en kısa zamanda en azından yüksek lisans ders programlarına arkeoloji ile ilgili dersler koymalı gerekirse Tarih ve Arkeoloji bölümlerinden destek almalıyız.

       Yeni bir şey değildir belki söylediklerimiz ama bunları dile getirmemizden dolayı acaba bir kısım insan bizleri de horoz dövüştürmekle ithâm eder mi? Kim bilir belki de semacarpus anacardium içtiğimiz dahi öne sürülebilir.

       Sözümüzün özü şudur, Siyer’e ilişkin kadîm bilgiler günümüz anlatıları için değerli bir hazinedir. Sağlam bir muhâkeme ile farklı disiplinlerle bu bilgilerin sentezlenmesinin zamanı gelmiştir. Geçmektedir.

11/06/2018

Cahit Külekçi
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.