Bilâl el-Habeşî’yi Sembol Bir Şahsiyet Olarak Okumak
Sembol şahsiyetler, birey ve toplum hayatında ideallerin oluşturulması, ideallerin yeniden canlandırılması, hedefe ulaşabileceğine dair inancın aşılanması, bireylerin ve toplumun belli değerlere inanma ve inandığı değerleri hayata aktarmada motive edilmesi gibi hususlarda önemli etkiye sahiptir. Sahabîler sadece ilk Müslümanlar olarak önemli tarihi şahsiyetler değil, aynı zamanda İslam’ın anlaşılması, anlatılması ve pratiğinde önemli sembol kişiliklerdir. Onlar arasında da kimileri vardır ki diğerlerine nazaran daha fazla bilinir olmuşlardır. İşte Hz. Bilâl de sembol bir şahsiyet olarak İslam tarihinde ismi en çok bilinen, hakkında azda olsa herkesin bilgi sahibi olduğu sahabîlerden birisidir. Aslında onun ismi, Müslüman olduğunda eza ve cefayla karşılaşan, ilk ezanı okuyan, Hz. Peygamber’in müezzini olmanın ötesinde daha pek çok dini ve sosyal anlamlar çağrıştırmaktadır. Bu anlamda o, sağlam imanın, sabrın, cesaretin, Allah ve peygamber sevgisinin, sadakatin, insanın değerli oluşunun, eşitliğin, hakiki özgürlüğün vb. sembolüdür.
Hz. Bilâl’in hayatı, Müslümanlar hatta tüm insanlık için pek çok ibretlik olayla doludur. Mesela bunlardan bir tanesi şu hadiseydi: İlk Müslüman olanlardan Bilâl b. Rebâh el-Habeşî’nin efendisi Ümeyye b. Halef, onun İslam’ı seçtiğini öğrendiğinde, köle olduğunu, kendisini yedirip içirdiğini, giydirdiğini hatırlatıp, onu nankörlükle itham etmişti. Bunun üzerine Hz. Bilâl; “Evet, ben senin kölenim, esirinim, hizmetçinim. Ben bunları inkâr etmiyorum. Fakat sen benim aklımın, inancımın, imanımın efendisi değilsin…”diyerek, bedenen köle olsa da zihnen ve ruhen esir alınamayacağını söylemiştir. O, İslam dinini seçerek, Allah’a ve Hz. Muhammed (sav)’e olan imanından vazgeçmeyerek de bu düşüncesini somutlaştırmıştır.
Bireysel ve toplumsal hayatın hızlı bir değişim yaşadığı, insanların sürekli bilgi ve algı bombardımanına maruz kaldığı günümüzde tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bilâl-i Habeşî bedenen köleydi ancak aklen ve ruhen özgürdü. Bugün ise insanlar bedenen özgür ancak aklen ve ruhen bir nevi köleleştirilmekte, kimi insanların veya ideolojilerin esiri haline getirilebilmektedir. İnsanlara farklı araçlarla ne düşünecekleri, ne yapacakları, ne giyinecekleri, ne yiyecekleri, nereleri gezecekleri, vakitlerini nasıl geçirecekleri vb. birileri tarafından empoze edilmekte, bireyler ve toplumlar çoğu zaman farkında olmadan bu yönlendirmeler çerçevesinde yaşamlarını şekillendirmektedir. İşte bu noktada Hz. Bilâl’in asırlar önce yaşadıkları ve söyledikleri, insanlar için kurtuluşun, başarının, mutluluğun, gerçek özgürlüğün aklen ve ruhen Allah’tan başka hiçbir varlığa köle olmamaktan geçtiğinin somut göstergesidir.
Sembol bir şahsiyet olarak Bilâl-i Habeşî, hemen hemen tüm siyer anlatımlarında önemli bir yere sahip olmuştur. Bir şekilde konu Hz. Bilâl’e de gelmiş, onun İslam tarihindeki yerinden ve hayatından bahsedilmiştir. Bu anlatılarda onun köle olmasına ve maruz kaldığı eza ve cefaya olan fazlaca vurgu dikkati çekmektedir. Elbette başından geçen bu olaylar önemlidir ve anlatılmalıdır. Ancak onun hayatının; Allah ve peygamber sevgisi, imanı, sabrı, cesareti, sadakatiyle zafere ulaşan bir kahraman ve gerçek anlamda özgürlüğün sembolü olan yönleri de ön plana çıkarılarak anlatılması, İslam’ın anlaşılması ve yaşanılmasında Müslümanlara örnek olacak ve onları motive edecektir. Aksi takdirde onunla ilgili ezilen bir imaj algısı oluşması, özellikle çocuk ve gençler tarafından onun örnek alınmasını sınırlandırabilmektedir.
Neticede okunan ezanlarla her gün ismini hatırladığımız Bilâl-i Habeşî farklı vasıflarıyla da günümüze taşınmalı, hayatımıza dokunmalıdır.
10/08/2018