Siyeri Kur’ân ve Rivayetler Üzerinden Okumak (III)

04.07.2018
1.071
A+
A-
Siyeri Kur’ân ve Rivayetler Üzerinden Okumak (III)

Kur’ân, 23 yıllık bir zaman diliminde farklı muhatapları dikkate alarak nâzil olmuş ilahi bir kitaptır. Vahyin ilk muhatapları, bizatihi şahit olmaları açısından onun ne dediği ve ne demek istediğine vakıf olmuşlardır. Buna mukabil vahyin dolaylı yani sonraki muhatapları, onun kast ettiklerini büyük oranda döneme şahit olanların rivayetleri üzerinden anlayabilmiştir.

Mezkûr rivayetler ifade edildiği üzere aslında Kutsal’ın tarihine dair verilerdir yoksa bizatihi kutsal değildir. Kutsal olmayışları da bu rivayetlerin katî olmadığını gösterir niteliktedir. Yanı sıra bu rivayetlerin kendi içinde ele alınması gereken bazı meseleleri vardır. Mesela aynı konu ekseninde birbirinden farklı rivayetler vardır. Bu ise rivayet sahiplerinin aynı konuya farklı cephelerden baktığının göstergelerindendir. Zira Filibelili Şehbenderzâde’nin de belirttiği üzere “bir hakikatin mevcudiyeti başka bir hakikatin vücuduna mani değildir.” Bununla beraber rivayetlerden biri diğerine kıyasla daha muteber addedilen kaynaklarda ele alınmış olup, kaynağı nedeniyle daha genel kabul görebilmiştir. Hâlbuki aynı konu eksenindeki diğer rivayetin muteber kaynakta yer almayışı onun ilkinden daha az doğru olduğu anlamına gelmeyebilir. Böyle olmakla beraber vakıa şunu göstermektedir ki yaygın şekilde kabul gören rivayet diğer rivayetin gölgede kalmasına belki de değerine rağmen unutulmasına ve bu nedenle kendisinden istifade edilebilecekken hatırlanmadığı için bundan faydalanılamamasına yol açabilmiştir. Bakara 2/195 ayeti ve etrafındaki rivayet buna bir örnek teşkil edebilecektir. Şöyle ki:

Hz. Peygamber’in “… Onu fetheden eden asker ne güzel askerdir…” şeklindeki müjdesine nail olabilmek adına Ebû Eyyûb el-Ensârî ilerlemiş yaşına rağmen Emeviler devrinde İstanbul’un fethi için orduya katılmıştı. Ensar’dan biri, Bizans askerlerinin arasına hızla dalınca Müslümanlardan biri onu görüp “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız!…” (Bakara 2/195) ayetine atıfla ve hayretler içesinde “–Lâ ilâhe illâllâh! Şuna bakın! Kendini göz göre göre tehlikeye atıyor!” dedi. Ebû Eyyûb hazretleri, askerin söylemi üzerine: “–Ey mü’minler! (Yanlış anlamayın!) Bu âyet, biz Ensâr hakkında nâzil oldu. Allah, Peygamberʼine yardım edip dînini gâlip kıldığında biz; “Artık mallarımızın başında durup onların ıslâhı ve artmasıyla meşgul olalım” demiştik. Bunun üzerine de; “Allah yolunda infâk ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Bir de ihsanda bulunun! Zira Allah, (yaptığını en güzel şekilde yapan ve ihsan şuuru ile yaşayan) muhsinleri sever” (el-Bakara, 195) âyeti nâzil oldu” dedi.

Bu ayete dair zikri geçen rivayet önemli pek çok kaynaklarda yer almaktadır. Özellikle Kütüb-i Sitte eserlerinde yer alması nedeniyle de hafızalarda derin izler bırakmıştır. Öyle ki rivayet zikredildiğinde bu ayet; ayet okunduğunda ise akla bu rivayet gelmektedir ve bu cihada çıkma yolunda önemli oranda teşvik ve tenbihi hatırlatmaktadır. Bu durumun güzelliği kadar şöyle bir handikapı da vardır. O da ayetin söylediği ya da ayete dair söylenenden başka bir şeyin sanki olmadığı anlayışıdır.

Nitekim Kaynağım, yukarıda geçen rivayetin özüne temas ettikten sonra ayete dair farklı görüşlerin de olduğunu belirtir. Buna göre “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara 2/195) ayeti, “Günah işledikten sonra –Allah beni affetmez- diyerek ye’se/ümitsizliğe kapılmayın” anlamına da gelmektedir. Aynı şekilde bu ayet “Başka bir zaman ihtiyaç duyacaksınız diye şu an elinizde bulunan mâldan infak etmemezlik yapmayın, Allah, yolunda harcanan malı iade edecektir” manasını da taşımaktadır. “Yakınlarınıza, arkadaşlarınıza, dostlarınıza, savaşa giden askerlerinize ya da ailenize destek olun. Yardım etmeyerek onların tehlikeye düşmelerine sebep olmayın” şeklinde bir anlamı ihtiva ettiği de ayet ekseninde ifade edilen görüşler arasındadır.

Bu durumda vurgulanmalıdır ki Siyer’e dair günümüze ulaşan rivayetler arasında meşhur olan bir rivayete endeksleyerek ayetin anlam haritasını daraltmak, kanaatimizce, ayete söylemediği şeyleri söyletmek kadar tehlikeli olabilir.

Allah en doğrusunu bilendir.

04/06/2018

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.