Siyer’in Arkeolojisi – I

22.03.2018
1.895
A+
A-
Siyer’in Arkeolojisi – I

     Türk Dil Kurumunun web sitesinde yer alan güncel sözlükte arkeoloji kelimesinin Fransızca ‘archéologie’den dilimize geçtiği ve kavramın günümüz Türkçesi’nde kazı bilimi anlamına geldiği belirtilmektedir. Türk Dil Kurumunun arkeoloji kelimesine yüklediği bu anlam oldukça dar kapsamlı ve hatta hatalıdır. Kazı bilimi belki arkeolojinin sadece bir yönüne işaret edebilir, tamamını kapsayıcı nitelikte değildir. Vâkıa arkeoloji en geniş şekilde tarihin eş anlamlısı olarak değerlendirilmekte, arkeolojinin verilerinin naklî bilgilerin en güvenilir delillerinden birisi olarak kabul edilmektedir.

       Türk Dil Kurumunun verdiği anlama istinaden arkeolojinin sadece hafriyât alanına özel kılınması elbette sanatın tarihini de ötekileştirmektedir. Oysa tarihî araştırmalarının arkeolojiyle olan münasebeti arttıkça tarihî tetkiklerin/ neticelerin sağlamlığı da o derece ziyadeleşecektir. Fakat sanatın tarihi başka bir yazının konusu olduğundan bunu söylemekle iktifâ ediyoruz.

       Zamanımızda kazılar neticesinde çıkarılan şehirler, orada bulunan yazmalar, maddî medeniyet eserleri, örneğin resimler, minyatürler, elbiseler, kumaşlar, zînetler ve hatta kurganlar ve höyükler dahi naklî tarih malumatını tâlî dereceye indirebilir. (Bkz. Zeki Velidi Togan, Tarihte Usûl, İstanbul 1985, s. 21.) Bu açıdan düşünüldüğünde, arkeolojik verilerin eksikliği çerçevesinde sadece tarih kaynaklarına dayanılarak yapılan araştırmaların hep bir yönü eksik kalacaktır. Bir başka ifadeyle toprağın üzerindeki eserler kadar altındaki eserlerin sırrına erişmek de gerekmektedir.

       Giriş mâhiyetinde ifade ettiğimiz cümlelere atfen modern dönemdeki Siyer araştırmalarının ihmâl ettiği belki de en temel ve ortak husûsun Siyer arkeolojisi olduğunu düşünmekteyiz. Söz konusu sahaya ilişkin bir takım araştırmaların yapıldığı muhakkaktır. Bizim burada ifade etmeye çalıştığımız durum, arkeolojik verilerin özellikle İslâm öncesi dönemle ilgili olarak aktarılan bilgilere eşlik etmesinin sağlanması hatta bunun bir alışkanlık haline getirilmesidir.

       Arkeolojik veriler hiç kuşkusuz Siyer’e kaynaklık edebilecek farklı bilgiler sağlayacaktır. En azından İslâm öncesi dönemde insanlarının nerede ve nasıl yaşadıkları, ne yedikleri, ne giydikleri, neye inandıkları gibi soruların cevapları sadece şifahî bilgileri de içeren naklî bilgilere dayanmamış olacaktır. İslâm öncesi dönemle ilgili olarak arkeolojik tespitler yapılabilir mi? Ya da bu tür bilgiler var mıdır?

       Klasik bir tasnife göre arkeoloji temelde iki ana bölüme ayrılmıştır. İlki yazıya sahip olmayan, ikincisi ise yazı teknolojisine sahip olan uygarlıkları konu edinmektedir. Müstakil bir bilim sahası olarak arkeolojinin de bu şekilde dönemsel olarak ayrı ayrı inceleme alanı oluşturması doğaldır. Bu çerçevede yapılan tanımlara göre yazıya sahip olmayan uygarlıkları inceleyen arkeolojinin prehistorya ile protohistorya olarak tekrar ikiye ayrıldığı ifade edilmektedir. Bu iki dönemin de ilk aşamada Siyer’e kaynaklık etmesi beklenmemektedir.

       Yukarıda zikrettiğimiz tasniflerin üçüncüsü olan ve yazıyı kullanan uygarlıkları konu edinen tarihsel arkeoloji, bu yazımızın önemle üzerinde durduğu bir sahaya işaret etmektedir. Siyer’i doğrudan ilgilendiren alan da burasıdır: Tarihsel arkeoloji. Tarihsel arkeolojinin sadece yazı ve yazılı materyal üzerinde durduğunu söylemek de elbette mümkün değildir. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere minyatür, resim vb. çizgiler de bu alanla doğrudan ilişkilidir.

       En temel anlamda tarihsel arkeoloji, arkeolojik kalıntılarla anlatılara ya da belgelere dayanan verilerin birleştirilmesini önermektedir. Zira tarihsel arkeoloji, toprak üzerindeki verileri de göz ardı etmemekte aksine toprak altı ile üzerini, birbirlerini tamamlayıcı unsurlar olarak değerlendirmektedir.

       Buradaki tek temel sorunumuz sadece Siyer’de arkeolojik verilerin kullanılmaması değildir. Metin destekli arkeolojinin bugüne kadar yaygın şekilde Siyer’den uzak tutulmasının ardında bir kasıt da aramamaktayız. Arkeolojik sonuçlara ulaşmanın zorluğu bir yana özellikle antropoloji eğitimi görmemiş, arkeolojinin temel prensipleri hakkında fikri olmayanların herhalde tarihsel arkeolojiye meyletmeleri de beklenmemelidir. Söz konusu eleştirinin şahsımızı da içine aldığı muhakkaktır ve bu alandaki boşluğu kapatmak dünden- bugüne derhâl gerçekleşmeyecektir.

       Yazımızın bu ilk bölümünde iki öneri sunarak konuyu nihâyetlendirmek istiyoruz. İlerleyen dönemlerde arkeoloji, antropoloji gibi alanlarda yetişecek pek çok İslâm tarihçisinin olacağını umut ederek en azından bu dönemde ivedilikle disiplinler arası çalışmalara başlanmalıdır. Lisansüstü eğitim esnasında ilgili derslerin müfredâta eklenmesini de başka bir öneri olarak dikkatlere sunmak istiyoruz. Bir sonraki yazımızda tarihsel arkeoloji bağlamında Siyer’in işlenmesini örnekler sunarak izah etmeye çalışacağız.

22/03/2018

Cahit Külekçi
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.