Yanlış Giden Şey Neydi?

Yanlış Giden Şey Neydi?

Bu ay ne yazayım diye düşünüp dururken birden elimdeki kitabın son bölümü dikkatimi celb etti. Başlığa bakıldığında Bernard Lewis’in Hata Neredeydi? adlı kitabından bahsettiğim sanılabilir. Bu eser de üzel ve tavsiye edilebilecek bir kitap fakat ben bugün bambaşka bir kitabın ufacık bir bölümünden bahsetmek istiyorum. Acı gerçekleri tenimize değen yakıcı Ağustos sıcağı gibi yüzümüze çarpan ve insanı oldukça üzen bu kitap, Ingmar Karlsson’un Bağdat’tan Kalan Miras adlı eseri.

Kitap, daha önce pek çok oryantalist ve Müslüman aydının yaptığına benzer şekilde İslam coğrafyasının bilim ve sanatı nasıl bulduğu, önceki medeniyetlerin mirasından istifade ederek nasıl bir gelişim sağladığı, bilim adamları, çevirmenler, filozoflar; müzik, tıp, matematik, astronomi, kimya… ilimleriyle ilgilenenler, Beytü’l-Hikme, Ezher, muhtelif cami ve kütüphaneler gibi mekanlar, Harun Reşid, Me’mûn, III. Abdurrahman gibi bilime yön veren ve onları destekleyen halifeler, Bağdat, Kahire, Kûfe, Gırnata (Gıranada), İşbiliye (Sevilla), Semerkant, Rey (Tahran) ve Sicilya adası gibi ilme beşiklik etmiş kişi ve yerlerden bahsetmektedir. Bahsedilen durumlara yönelik yazılmış ilk ya da son kitap olmadığı gibi kuşkusuz bu anlamda yazılan en iyi kitaptır şeklinde bir iddiada da bulunamıyoruz. O halde bu kitabı bu satırlara taşıyan şey nedir?

Kitabı çarpıcı yapan ‘Yanlış Giden Şey Neydi?’ şeklinde bir soruyla başlayan 6. bölümü. Tarihi açıdan Müslümanların dünya tarihi ve bilimine yön verdikten ve kadim medeniyetlerin günümüze ulaşmasını sağlayan en önemli medeniyet olduğunu belirttikten sonra günümüzdeki durumuna gelerek bugünü irdelemeye başlar ve dananın kuyruğu işte burada kopar. Pek çok Müslüman, Müslümanların günümüzdeki durumundan oldukça şikâyetçi. İlme değer verilmiyor, bilim adamlarının ülke ve halk nazarında değeri yoktur, bir zamanlar Orta Çağ karanlığının olduğu dönemde sokak lambası ile aydınlanan şehirlerimiz dünyaya örnek olurken şimdi sokaklarımız çöpten geçilmiyordur gibi şikayetler sayılmakla bitmez ve bu sorunların sebebi olarak başka durumlardan bahsederiz. Elbette bu sebepler de bu durumlar için açıklayıcı olabilir. Karlsson ise işi verilere dökerek mealen şu çarpıcı tespitlerde bulunur ve bugün biz neden bu durumdayız bunu sayısal verilerle açıklar. Örnek olarak birkaç tanesini zikretmemiz yeterli olacaktır:

– İslam İş Birliği Teşkilatına üye olan 57 Müslüman ülkede 1800 civarında (2002 verileri ve elbette güncelleme gerekli) üniversite bulunmasına rağmen bunlar arasında bilimsel dergi yayımlayanların sayısı 312.

– Sadece Arap Müslüman devletler özelinde yapılan çeviri ve basım durumu ise oldukça korkunç. Dünya literatürüne kitap basımında katkıları sadece yüzde 1! Çeviri konusunda ise bütün Arap ülkelerinin çeviri miktarı Yunanistan’ın sadece beşte biri mesabesinde! Allah’tan bu verilere Türkiye ve İran’ı da katınca durum olumlu anlamda bir değişme gösteriyor.

– 46 Müslüman devletin dünya bilimsel ortak literatürüne katkısı yüzde 1,17 iken sadece İspanya ise tek başına 1,48!

– Dünyanın bilimsel makale üretmedeki en az üretken ülkelerin yarısı İİBT üyesi!

– 1980-2000yılları arasında Güney Kore’de alınan patentlerin sayısı 16. 328 iken dokuz İslam ülkesinin aynı yıllarda aldığı patent sayısı ise 370. En çok patent başvurusu yapan iki İslam ülkesi Türkiye ve İran’ın başvuru oranı Güney Kore’nin yüzde 11’i kadar.

Daha bir sürü iç karartıcı örnek ve bunların açıklanmasına yönelik düşünceler, iddialar…

Çalıştığım kurumlardan birinde bir idareci, öğrencilerin katılması gereken bilim projesi yarışması için öğretmenlere öğrenciler adına zorunlu olmasa da mecburi olarak projeler hazırlatmıştı. Elbette kendince sebepleri mevcuttur. Fakat yukarıdaki tablonun değişmesi için yeterli midir? Bunu da kendi vicdanımıza soralım.

21/08/2022

Mustafa İyidoğan
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.