İnsan Varlığının Seçkinlik Zemini: “Yönünü Fıtrata Dön!”

21.09.2018
2.824
A+
A-
İnsan Varlığının Seçkinlik Zemini: “Yönünü Fıtrata Dön!”

İnsan, kelime kökü itibarıyla; idrak etmeyi, farkında olmayı, anlamayı, ayırt etmeyi, iletişimde bulunmayı ve merkez (gözbebeği) olmayı anlam alanı içerisinde barındırmaktadır. Dolayısıyla insan; bir varlık olması ve varlık alanının duyularına ve aklına konu olması bakımından farkında olan ve idrak eden; idrak ettiği varlıkla ilişki kurup onu aklî temelde değerlendirmesi ve bilgi üretmesi bakımından anlayan; anlamaya konu olan varlık, olay ve olgular arasında tercihte bulunabilen ve tercihini değer temeli üzerine inşa edebilen olması bakımından ayırt eden; varlıklarla ve olaylarla düşünce-söz ve davranış temeli üzerinde ontolojik-epistemolojik-etik ve estetik bağ kurabilen olması bakımından iletişimde bulunan ve barındırdığı potansiyelleri (fıtrat) bakımından da varlıklar arasında merkezi bir konuma sahip olan varlıktır.

Fâtır olan Yaratıcı tarafından her varlık cinsinin temeline yerleştirilen fıtrat; varlıklar arasındaki ayrışmanın (f-t-r) zorunluluğunu göstermektedir. Bu bağlamda insanın ayrışan yönünü sorgulayan âlimlerimiz, gerçek anlamda insan olabilmenin, düşünme gücüne karşılık gelen fikr ve reviyye’ye sahip olmakla mümkün olduğunu, aksi durumda insan nitelemesinin tam bir geçerlilikle kullanılamayacağını belirtmektedirler. Kur’ân-ı Kerîm’in “hanîf olarak yönünü fıtrata dön” (30/30) uyarısı da bu temelde okunduğunda anlam kazanmaktadır. Ayette, insanın verili yapısına (fıtrat) ilişkin yaratmanın, hiçbir değişim olmaksızın (lâ tebdîle) aynı sistem üzere gerçekleştirildiği belirtilerek; tüm insanların yaratılış açısından eşit bir düzlemde değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Burada farklılaşmaya sebep teşkil eden durumun ne olduğu sorulmalıdır. Kur’ân’dan anladığımıza göre, insanları birbirinden ayıran nokta, potansiyel olarak sahip olunan imkanlara işlerlik kazandırma biçimleridir. Bu anlamda, ayetin belirttiği “hanîf” olma biçiminin, epistemik bir temele işaret ettiği açıklık kazanmaktadır. Zira potansiyeli aktüel kılacak ve insan davranışlarına istikamet verecek olan bilgidir. Bilgi ise insanın sahip olduğu akıl gücü (kuvvetü’l ‘âkıla) sayesinde edinilmektedir.

Vahyin insanı muhatap almasının ve söylemini insanı temele alarak inşa etmesinin zeminini de söz konusu bu güç oluşturmaktadır. Ayette dîn ile fıtratın bir bakıma özdeş görülmesinin sebebi de budur. Çünkü dîn, insanın özüne kodlanmış parametrelerden oluşmaktadır. Bir başka ifadeyle insan aklı; a) Yaratıcının varlığını tespit etme (iman), b) Yaratıcıya karşı şükür bilinciyle hareket etme (ibadet) ve c) Faydası bir başka varlığa dokunan eylemde bulunma (salih amel-ahlak) temellerine oturan dinin temel ilkelerine, fıtraten ulaşabilecek yetkinliktedir. Tekvînî olarak doğru-yanlış, iyi-kötü ve güzel-çirkin arasında ayrım yapmaya kâbil olan insanın bu yetisini ortaya çıkaran ise sorgulamadır. Bu temelden hareket ettiğimizde, aklın, kevnî münâdîlere/işaretlere yönelik geliştirdiği sorgulamanın; insan hayatının sağlam bir zeminde inşa edilmesini sağlayacak ürünler ortaya koyduğu söylenebilir. Bir başka ifadeyle, insanın hem kendi varlığına hem de varlıklarla donatılı aleme dönük farkındalığı ve onlara kaynak değer atfetmeye yönelik arayışı, söz konusu sorgulamanın ahlakî bir zemine oturduğunu göstermektedir. Zira bilinç varlığı (nefs-i nâtıka) olan insanın, varlık alemini temellendirmeye dair bu anlam çabası; bir sonraki aşamada güven, şükür, inanç ve ahlak değerlerine karşılık gelecek şekilde tanzim edilecektir.   

Bu bağlamda sorgulamanın; tabudan, genel kabulden, sıradanlıktan ve durağanlıktan koparak ‘kendi olma’ çabasında bulunmak olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu ise ‘özne’ olmanın, sürece dayalı bir gayreti gerektirdiğini göstermektedir. Ayetteki (30/30) “yüzünü (vecheke) dön” yönlendirmesi de buna işaret etmektedir. Çünkü yüzün bir yere döndürülmesi; farkındalığı, anlamlandırmayı, ihtiyârı ve değer biçmeyi gerektirmektedir. Aktüel hale getirildiğinde insanı seçkin kılacak (v-c-h) olan bu aklî çaba ise insan (özne) olma sürecinin kendisine işaret etmektedir.

21/09/2018

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.