Sadakat

17.06.2018
2.017
A+
A-
Sadakat

     Yıllar önce bir resim galerisini gezerken, onca tablo ve reprodüksiyonların arasında bir tablo dikkatimi çekti. Soğuk bir kış günü karlı ağaçların altındaki eve gelmek için buzlu bir yolda yürüyen uzaktaki bir adam ve evin kapısında üşüyerek onu karşılamak için bekleyen bir kadın. Tablo neredeyse siyah beyazdı. Ünlü tablo reprodüksiyonlarının arasında galeri sahibi ressamın yaptığı anlaşılabilen bu tablo galerinin en sıcak tablosuydu. Tablonun adı “Sadakat”ti.
       Bir zaman sonra çok kıymetli bir büyüğüm sohbetimiz sırasında eşine olan muhabbetinden bahsederken gözlerindeki sahiplenme nedense hatırıma bu tabloyu getirdi. Kendisine tablonun beni nasıl etkilediğini anlattım. Galerinin sahibini tanıdığını, yıllar önce çok sevdiği eşini kaybettikten sonra evlenmediğini ve muhtemelen tablolarının temalarını eşiyle ilgili anılarının oluşturduğunu söylediğinde tablonun hatırımda kalan görüntüsü benim için daha kıymetli ve unutulmaz bir hal aldı. Bundan sonra Hz. Hatice’yle Resulullah arasındaki sevgi derinliği zihnimde bu tabloyla bütünleşti.
       Resulullah evinde bir koyun kesildiği zaman onun parçalarından Hz. Hatice’nin dostlarına da göndermeyi ihmal etmezdi. Hz. Aişe, ona bunu neden yaptığını sorduğu zaman Resulullah, Hatice yaşasaydı bunu yapmayı arzu edeceğini söylemiş ve “Ben onun sevdiklerini de seviyorum” demiştir.
       Bir gün Hz. Hatice’nin kız kardeşi Hale, Resulullah’ı ziyarete geldi. Hale binti Huveylid izin istemek için kapının dışından seslendiğinde, Resulullah onun izin isteme tarzını ve ses tonunu Hz. Hatice’ye benzeterek heyecanlandı ve “Aman Allahım! Bu Huveylid kızı Hale’dir.” diyerek hayretini ifade etti. Daha sonraları, ölmüş olduğu halde hayatında en çok Hz. Hatice’yi kıskandığını itiraf eden Hz. Aişe, Resulullah’ın onu unutamamasından dolayı duyduğu üzüntüyle “Sanki dünyada Hatice’den başka kadın yok. Ölmüş gitmiş bir kadını hala neden anıp duruyorsun. Allah sana ondan daha iyisini vermedi mi?” dediğinde Resulullah Hz. Hatice’nin aleyhinde konuşulmasından rahatsız oldu. Hz. Aişe’ye “Sanki Aişe’den başka kadın yok dedin öyle değil mi? Vallahi senin kavmin inkar ettiği zaman o bana iman etti. Herkes beni yalanladığında o beni tasdik etti. Hiç kimse bana bir şey vermediği zaman o İslam’ı malıyla destekledi. Sizden çocuğum olmadığı halde Allah bana ondan çocuk verdi” diyerek ona olan muhabbetinin farklı bir boyutta olduğunu ifade eder şekilde konuştu.
       Resulullah’ın, Hz. Hatice’nin vefatından sonra üzüntüsünden hasta olacak düzeye geldiği bir gün Havle bint Hakîm ziyaretine gelir. Resulullah’a, “Hatice’nin yokluğundan dolayı yalnızlık hissediyor gibisin, ya Resulullah” deyince, “Evet vallahi öyle, o evimin sultanı, çocuklarımın annesiydi.” şeklinde cevap verdi. Hz. Hatice hayattayken, başka bir kadınla evlenmeyi hiç düşünmemiş olan Resulullah’a, Havle binti Hakim’in, “artık Hz. Hatice hayatta olmadığı için başka bir kadınla evlenebileceğini” söylemesi üzerine cevabı, “Hatice’den sonra kiminle evlenebilirim ki!” oldu.
       Mekke fethedildiği gün Resulullah karargahını Hz. Hatice’nin kabrinin yakınına kurdurdu ve Mekke’de bulunduğu bu süre zarfında Hz. Hatice’yle birlikte yaşadığı eve zaman zaman giderek onun anılarıyla ünsiyet kurmak istedi.
       Uzlet mağarasına azık götüren, kapılarda bekleyen bir eşin yerine; “kapıyı kendin aç, beni uyandırma” diyen eşleri rahatsız ederim korkusuyla kapıların şahsî anahtarla açıldığı bu çağ ne kadar sıcak olabilir ki!

17/06/2018

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.